1 Mayıs 2014 Perşembe
Bir Ders Yüzünden Başıma Gelenler (İkinci Kısım)
4. sınıfa geçtikten sonra bu dersin yalnız finaline girmeye karar verdim. Çünkü vize sınavımın notu yeterliydi. Final sınavından birkaç gün önce çalışmaya başladım. Sınav günü gelmiş ve sınav zamanı yaklaşmıştı. Dışarıda bardaktan boşanırcasına bir yağmur yağmaya başladı. Dışarı çıktığımda bir de ne göreyim! Yağmur, her tarafta su baskınlarına sebep olmuş ve yollarda yürümek imkânsız hâle gelmişti. Otobüs durağına gitmeye çalıştım; ama nafile! Ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette bir kaldırımda beklerken yoldan geçen bir arabayı fark ettim. Otomobilin içinde birkaç genç bulunuyordu. Hemen onları el işaretimle durdurmaya çalıştım ve durdular. Onlara, sınava yetişmem gerektiğini ifade ettim. İyi rastgelmişti. Çünkü onlar da üniversiteye gidiyorlardı. Beni arabalarına aldılar ve üniversiteye doğru yol almaya başladık. Oraya ulaştığımızda sınav saatine 15 dakika kalmıştı. Neyse ki yetişmiştim bu kritik sınava.
Sınav başladıktan sonra bildiğim kadarıyla soruları cevaplamaya gayret ettim. Sınav kâğıdını bayan hocaya teslim ettiğimde (not: dersin hocası değişmişti), aramızda şu konuşmalar geçti:
Hoca: “Sen vizeye girmemiştin, değil mi? Öyle hatırlıyorum.”
Ben: “Evet hocam, girmedim. Gerek olmadığını düşündüm. Vize notum yeterliydi çünkü.”
Hoca: “Ama sen, internetten kayıt yaparken vizeye de gireceğim, diye işaretlemişsin.”
Ben: “Öyle mi hocam? Ben, bunun farkına varamamışım, hata ile vizeyi de işaretlemişim herhâlde.” Hoca: “Bu duruma göre finalde yüksek bir not alman lâzım. Bunu öğrenmene rağmen senin üzüldüğünü de görmüyorum.”
Ben: “Ne yapayım hocam, ağlayayım mı? Dünyanın sonu değil ya!”
Hoca: “Bu sınavdan en az 80 almazsan, seni geçirmem!”
Hocamız, benim bu hâlime çok kızmıştı anlaşılan. üzüntülü bir hâlde sınıftan ayrılırken düşüncelere dalmıştım. Nasıl oldu da bir ders sebebiyle böyle aksilikler art arda sıralanmıştı. Bir türlü çözememiştim bu yaşananları.
Bütünleme sınavına bir hafta kala eksik ders notlarını da bir arkadaşımdan te’min ederek çalışmaya karar verdim. Bu arada başka bir dersin hocasını, o bayan hocayla görüştürmek istedim, bana kolaylık göstersin diye. Ne var ki, coğrafya hocasının yumuşamaya hiç mi hiç niyeti yoktu. Aracı olan hocaya da şöyle demişti:
“Notu 80 olmazsa, kendisine geçer not vermem!”
Hocanın bu öfkesine çok şaşırmıştım doğrusu. Benim farkında olmadan yaptığım bir hata sebebiyle bana bu kadar zorluk çıkarması gücüme gitmişti. Hâlbuki böyle bir durumda şöyle demesi gerekmez miydi?: "Mademki kasten bu hatayı yapmamışsın ve son yılını okuyorsun, sana elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışacağım."
Bunun üzerine ben de kendi kendime şöyle bir karar verdim: “Ben, o hoca bozuntusunun geçer notuna muhtaç olmayacağım. Azim ve gayretle çalışıp kendi hakkımla bu dersten geçeceğim!”
Görüldüğü gibi hocanın bu davranışı, beni motive etmiş; şevke ve heyecana getirmişti. Bu şevk ve heyecanla elimin altındaki ders notlarına çalışmaya başladım. Ders notlarına öyle çalışıyordum ki, her kelimeyi, her cümleyi su gibi ezberler hâle gelmiştim.
Ve sonunda… Bütünleme sınavı günü gelmişti. Hocamız sınav kâğıtlarını dağıttıktan sonra soruları teker teker cevaplamaya başladım. Cevaplar, tam istenilen şekilde eksiksiz bir tarzda cevaplanmıştı. Cevap kâğıdını hocaya verdiğimde, hemen okumaya başladı. En sonunda yüzündeki hâli görmeliydiniz. Şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Benim bu azmim, onu hayretler içerisinde bırakmıştı.
Benim bu azim ve gayretim, kendisine de bir ders olmuştur herhalde. Hayattan çıkaracağı bir dersi, kendi öğrencisinden alacağını yıllarca düşünse, tahmin bile edemezdi. Yaşadığım bu olay, şu sözün gerçekliğini de ortaya koymuş oldu:
“Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz!”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder