24 Mayıs 2014 Cumartesi

Kitaplar İçin Gurbette Çalışılır mı?




               Bu suâlin cevabını ben, “evet, çalışılır” diye cevaplarım. Çünkü kitaplara karşı ilgi duymaya başladığım yıllarda bunu kendim gerçekleştirmiştim. 1996 senesinde dine karşı ilgi ve merak hissetmeye başladım. Dinî kitapları heyecan ve şevkle okuyor, fotoğrafçıda kazandığım paranın yarısını kitaplara veriyordum. 1997’de liseden mezun olduğum zaman fotoğrafçı dükkânından ayrılalı bir yıl olmuştu. O yılın üniversite hazırlık sınavına girdikten sonra haziran ayında Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine gidip orada çalışmaya karar verdim. Bunun sebebi de bazı temel dinî kaynakları satın alma gücüne sahip olmaktı.
              Bu düşünceyle çıktım gurbet yoluna. Otobüsle Diyarbakır-Bursa arası 20 saat sürmüştü. Bir buçuk saatlik yolculuktan sonra da ilçeye varmıştım. Orada teyzemin evinde kalacaktım. Onun evi 2 odalı çok küçük ve konforsuz bir evdi. Oradayken hemen iş aramak için kolları sıvadım. Bazı fabrikalara gidip iş başvurusunda bulundum. Böyle böyle 20-22 gün geçmişti. Bir ara camide ikindi namazını kılarken bir genç de orada bulunuyordu. Onunla kısa bir selamlaşmadan sonra iş aradığımı kendisine söyledim. O da, “babasının lokantasının bulunduğunu, kendisinin de babasına yardım ettiğini ve bir elemana ihtiyaçlarının olduğunu” söyledi. Sonra beraber lokantaya gittik ve lokanta sahibiyle konuştuktan sonra işe başladım.
              Lokantada hem gündüz hem de gece saatlerinde çalışıyordum. 8-18 arası gündüz, 24-4 arası gece çalışma saatleriydi. Lokantada bir meyve suyu fabrikasına yemek servisi yapılıyordu. Fabrikaya yemek götürüldüğü zaman ben, bulaşıkları yıkamakla sorumluydum. Lokantada bulunduğum zamanlarda da yemek işlerine yardımcı oluyordum (patates ve soğan soymak, patlıcan ve domates doğramak gibi).
              14-15 saat çalışmam, çok ama çok yorucu oluyordu ve uykumu da alamıyordum. Bilhassa geceleri bu durum bariz bir şekilde ortaya çıkıyordu. O kadar ki, bazen sabah namazını kılmakta çok sıkıntı çekiyordum. Hatta bir gün iş dönüşünde seccadenin üzerinde uyuyakalmış, yatağa geçememiştim. Ayrıca tıraş olmak, banyo yapmak gibi kişisel temizlik ve bakım işlerime de vakit ayırmakta zorlanıyordum. Kimi zaman iki haftada bir ancak banyo yapabiliyordum. Bu durumu, lokanta sahibine anlattım ve çalışma saatlerimin biraz azaltılmasını talep ettim. O da -sağolsun- anlayış göstererek kabul etti. (Bir de şunu eklemem lâzım ki, geceleyin iş dönüşünde bazen köpeklerle karşılaşıyor, bana zarar vermeden onlardan kurtulmanın mücadelesini veriyordum. bu mücadelede kimi zaman elimde getirdiğim kuru yiyecekleri (balık gibi) onların önüne atıyor, kimi zaman da yerden aldığım taşları onlara savuruyordum.) 
              Bu arada kazandığım paralarla zaman geçtikçe kitaplar alımıştım. Bir gazete, “Tıbbu’n-Nebevî” isimli tek ciltten oluşan bir kitabı kuponla veriyordu. Kupon toplayarak bu kitabı aldım. Bir yayınevinden 4 ciltlik “Hayatü’s-Sahabe”yi posta çekiyle satın aldım. Bir kitabevinden 2 ciltlik “Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi”ni ve Risale-i Nur Külliyat’ından “Mektubat” isimli eseri aldım.
              Ankara’da Bediüzzaman mevlidi düzenlenecekti o sene. Yeni Asya Yayınları bunu organize ediyordu. Babamın emekli öğretmen arkadaşı, beni de davet etti o mevlide. Ankara’ya kafile otobüsü ile gittiğimizde Kocatepe Camii’nin avlusunda Yeni Asya Yayınları’nın standı açılmıştı. O standda Şaban Döğen isimli yazarın şu kitaplarını satın alarak kendisine imzalattım: “Kur’ân’dan Tekniğe”, “Kur’ân’dan İcatlara” ve “Kur’ân’dan Kâinata”.
              Mustafakemalpaşa'ya geri döndükten sonra bir gün farklı bir kitabevinde sonradan Müslüman olan İngiliz eski şarkıcı Yusuf İslâm’ın “Konuşmalar” isimli kitabı ile beraber bir ilahiyatçının tek ciltlik “Uzay Ayetleri Tefsiri”ni satın aldım.
              İşte daha önce bahsettiğim zor ve sıkıntılı çalışma şartlarına bu kitaplar için sabredip katlanmıştım. İlk defa gurbette âilemden bu kadar uzun süre ayrılmanın verdiği sıkıntıyı da eklersek, kitap aşkının bende hangi seviyelere ulaştığı tahmin edilir herhalde. Orada 4 ay çalıştıktan sonra devamlı yaşadığım yer olan Diyarbakır’a geri dönmüş ve gurbette çalışmanın nasıl bir şey olduğunu bizzat yaşayarak tecrübe etmiştim. (1998’de de yine aynı yerde bir buçuk ay çalışarak bazı kitaplar alacaktım.)

              Not: Sonraki yıllarda dinî kitaplarla birlikte; tarih, felsefe, edebiyat, kişisel gelişim, eğitim gibi alanlarda yayımlanan kitapları da satın alıp okumaya başladım. Hâlen de bendeki bu kitap sevgisi ve aşkı devam ediyor. Bu sebeple 2012 yılında 32 yaşına geldiğim zaman bir kitap da yazmış ve yayımlamıştım. 2. kitabım da 2014'ün eylülünde yayımlanacak inşaallah. (Birinci kitabın ismi, "İslâm Tarihinin Merhamet Bahçesi", ikincisinin ismi, "İslâm Tarihinin Hukuk ve Adâlet Kahramanları", yazar: Veysel Karaaslan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder