18 Mayıs 2014 Pazar

Hababam Sınıfı'nda Osmanlı Düşmanlığı



             


             Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilk kurulduğu yıllarda, bu devleti kuran yönetici kesim ve onların destekçileri, kendilerini ön plana çıkarmak ve yaptıkları yeniliklerin hepsinin doğru olduğunu insanların beyinlerinde yerleştirmek maksadıyla “Osmanlı’yı her yönüyle kötüleme kampanyası” başlatmışlardır. O dönemin rejim yanlısı dergi ve gazeteleri ile hazırlanan ders kitaplarına bakıldığı zaman bu, bariz olarak görülür.
             Daha sonraki yıllarda bu “karalama kampanyası” dizi ve sinema filmlerinde de kendini gösterdi. Bu sinema filmlerinden biri, “Hababam Sınıfı Uyanıyor” ismini taşıyor. “Hababam Sınıfı” herkesin beğenerek, ilgi göstererek ve keyif alarak izlediği bir film serisi oldu geçmişten günümüze. Çoğu zaman güldürdü, bazı zamanlarda da hüzünlendirdi Hababam Sınıfı. Çoğu insan, okul sıralarından geçtiği için devamlı ilgi odağı hâline geldi. Hababam Sınıfı, Türkiye’de ve dünyada en komik filmler arasında ilk sıralarda yerini aldı. Hep övgülerle, tebriklerle alkışlanan Yeşilçam klasikleri arasına girmeyi başardı. Geçtiğimiz yıllarda yeni versiyonları da çekildi; ama aslı kadar ilgi görmedi bu yeni versiyonlar.
            Bütün bunlara rağmen yukarıda da belirttiğim gibi Osmanlı’yı yerden yere vurmak için ne yazık ki, Hababam Sınıfı da kullanıldı. Bilhassa Osmanlı’nın kültürel bir değeri olan kendine has diline –tabiri yerindeyse- dil uzatıldı. O zengin içeriğe ve mânâ derinliğine sahip dil ve edebiyatla alay edildi.
            Şimdi bu filmdeki bazı sahneleri teker teker ele alıp değerlendirelim:

            SAHNE 1
            Edebiyat hocası Zühtü Bey, öğretmenler odasında kimya hocasıyla konuşuyor. Kimya hocası “deney” kelimesini kullanınca, Zühtü Hoca, “Deney, değil evladım! Tecrübe, tecrübe!” diyor.
            Kimya hocası: “Anlamadım”
            Zühtü Hoca: “Nasıl anlamazsın? İlm-i Kimya, tecrübelerle müsbet bir satha nüfuz eder”
            Sonra Mahmut Hoca’ya dönerek: “Mahmut Bey, ben bu yeni neslin söylediklerini bir türlü anlayamıyorum” diyor.
            Mahmut Hoca: “Valla Zühtü Bey, bazen ben de sizin söylediklerinizden bir şey anlamıyorum”
           (Burada Osmanlıca’nın anlaşılmaz-muğlak bir dil olduğu beyinlere zerk edilmek isteniyor. Ayrıca Mahmut Hoca’nın ilk olumsuz tepkisi de bu sahnede başlıyor.)

            SAHNE 2
            Zühtü Hoca, sınıfta ilk dersinde konuşuyor:
            “Ben, yeni lafını kat’iyyen sevmem. Hele hele edebiyatta zinhar, hiç sevmem. Edebiyat demek, divan edebiyatı demektir. Edebiyat demek, divan şiiri demektir. Divan şiiri ise, nazım ve kafiye demektir. Kafiyesiz şiir olmaz. Bir takım eşhas, “serbest nazım” diye saçmalıklar yapmışlar. Ama biz onları kıraat etmeyeceğiz”
           (Bu cümlelerle hocanın, eski kafalı bir olduğu îma ediliyor. Eskiye takılıp kalan mürteci bir hoca imajı oluşturulmaya çalışılıyor bu sahnede.)
           Zühtü Hoca, konuşmasına devam edip Osmanlıca kelimelerin ağırlıkta olduğu cümleler kuruyor. Onu dinleyen öğrenciler de şu cümleleri birbirlerine söylüyorlar:
          “Ne diyor bu Zühtü Hoca?
          “Valla biz bu hocadan hiçbir şey anlamdık”
          “Çince gibi bir şey!”
          (Aman Allahım! Bu nasıl bir anlayıştır böyle? Geçmişte 600 küsur sene boyunca dünyada hüküm sürmüş bir Türk devletinin dilini “Çince”ye benzetmek, ne akılla ne de iz’anla açıklanabilecek bir durum değildir.)
          Zühtü Hoca, daha sonra öğrencilerin yanına gelerek şiirler okumaya başlıyor.
          Zühtü Hoca: Şiir okuyor. Bir öğrenciye tekrarlamasını söylüyor.
          Öğrenci: “Teyzesi Defterdar olan, faytonla damda dolaşır.” Hoca, ona kızıyor.
          Zühtü Hoca: farklı bir şiir okuyor. Başka öğrenciye tekrarlamasını söylüyor.
          Öğrenci: “Kış geliyor, ört hocam! Yorgan yorgan üstüne!”
          Hoca, ona şöyle kızıyor: “Otur, haddini bilmez münafık! Rezil!”
         (Edebiyat hocasına böyle ağır hakaretler ettirilerek izleyicilerde din karşıtlığının da oluşturulmasına çalışılıyor sinsi bir şekilde.)
          Zühtü Hoca: farklı bir şiir okuyor. Başka bir öğrenciye tekrarlamasını söylüyor. (İnek Şaban’a)
          İnek Şaban: “Bekçi Hurşid’in eline lüverver vermişler. Yakalarsa, sizi de vurur, bizi de.”
         (Buraya kadar öğrencilerin divan edebiyatı şiirleri ile alay ettiklerini, dalga geçtiklerini açıkça görüyoruz. Alaya alma işini de büyük bir ustalıkla (!) tasarlamışlar filmin yönetmeni ve senaristi. Ayrıca inek Şabanca kullanılan “lüverver” kelimesi, aslında “revolver” denilen küçük tabancadır. Bunu bilmeyenlere, bu yazı vesilesi ile öğretmiş olalım.)

          SAHNE 3
          Hababam Sınıfı öğrencileri, öğretmen masasının önüne büyük bir kâğıt yapıştırıyorlar. Sonra da: “Zühtü Hoca, Hababam Sınıfı sana iyi bir ders versin de ömrün boyunca unutma!” diyorlar.
          Zühtü Hoca sınıfa giriyor ve “geçen ders verdiğim vazifeyi ezberlediniz mi?” diye soruyor. Öğrenciler de, “Sular seller gibi” cevabını veriyorlar. Bir öğrenci, hocanın karşısına geçip “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”ni okumaya başlıyor. Zühtü Hoca, bunu değil, “Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend”ini verdiğini söylüyor. Öğrenciler, “Hayır, gençliğe hitabeyi verdiniz” diyorlar. Hoca, ister istemez kabul etmek zorunda kalıyor ve şöyle diyor:
         “Eminim sizin gibi taş kafalılar, o dediğinizi bile ezberleyemez”                                                              
         Bir öğrenci daha hocanın karşısına geçip ezberi okumaya çalışıyor. Okurken de başını ikide bir eğerek masanın ön tarafına bakmış gibi yapıyor. Bunun üzerine Zühtü Hoca kızarak:
        “Yeter, yeter artık, kes! Sizi gidi sahtekârlar sizi! Fark edemeyeceğimi mi sandınız? Sen, koş Mahmut Hoca’yı çağır buraya!” “Rezil herifler sizi! Çok sevdiğinizi, saydığınızı söylediğiniz Atatürk’ün hitabesini bile kopya çekmeden okuyamıyorsunuz. Atatürk’ün memleketi emanet ettiği şu gençliğe bakın! Gençlik değil, âdeta it sürüsü! İt sürüsü!
         (Burada yine hocaya ağır hakaretler ettirilmiş filmi tasarlayanlar tarafından. Tam bir soğutma ve karalama taktiği uygulandığını, dikkatli olan izleyicilerin anlaması lâzım.)
         Mahmut hoca geliyor ve, “Hayrola Zühtü bey!”
         Zühtü Hoca: “Mahmut Hoca, görün bakın Atatürk bu vatanı kimlere emanet etmiş.”
         Mahmut Hoca: “Ne oldu efendim?”
         Zühtü Hoca: “Daha ne olsun? Atatürk’ün gençliğe hitabesini kürsüme çakmışlar, bakıp bakıp okuyorlar. Şimdi sizin yanınızda ezbere okusunlar da görelim bakalım”
         Mahmut Hoca: “Evet, okuyun.”
         Öğrencilerin hepsi ayağa kalkarak okumaya başlıyorlar.
         Zühtü Hoca, şaşırarak: “Nasıl olur? Biraz evvel buna bakıp okuyorlardı.”
         Mahmut Hoca: “Bakın, kartonda ne yazıyor Zühtü Bey! ‘Hocam, Hababam Sınıfı da olsak, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni ezbere biliriz’ ”
        (Bu filmdeki tezat, dikkatinizi çekmiş midir acaba? Zühtü Hoca’nın kullandığı kelimeleri anlamadığını söyleyen Hababam Sınıfı öğrencileri, Gençliğe Hitabe’de kullanılan bir sürü Osmanlıca kelimeyi nasıl ezberleyebiliyor. Ezberledikleri metnin içerisinde de bir sürü Arapça-Farsça kelime bulunmasına rağmen, o metne karşı “anlaşılamıyor” sözünü neden kullanmıyorlar?)
         (Dikkat çeken bir diğer husus: Mahmut Hoca’nın, filmin her serisinde bütün hocaları Hababam Sınıfı’na karşı desteklemesi ve savunması; ama Zühtü Hoca’ya ise, tam tersini uygulaması, her defasında Zühtü Hoca’ya ters cevaplar vermesi.)

          Bu filmin 3 sahnesinde verilmek istenen mesaj açık aslında: Yıkılmış bir devletin eskimiş, köhnemiş dil ve kültürü, bizim için bir kıymet ifade etmiyor. Ey izleyiciler! Sizin de böyle bir anlayış içinde olmanız gerekiyor. Osmanlı’yı silin defterinizden! Türkiye Cumhuriyeti size yeter. Onda bütün meziyetleri(!) bulabilirsiniz.

NOT: Serinin "Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı" filminde neden Tevfik Fikret ön plâna çıkarılmış ve onun ölüm yıldönümünden bahsedilmiştir?
Çünkü; *Tevfik Fikret, ateist bir insandı. *Tevfik Fikret, II. Abdulhamid'e suiskast düzenleyen teröriste yazdığı şiirde, "Ey Şanlı Avcı" diye hitap etmiş ve padişahın suikastten kurtulmasına üzülmüştü.
Yâni Tevfik Fikret; dine, mukaddesâta, Osmanlı'ya düşman biri olduğu için...

5 yorum:

  1. Çocukluktan beri izledigimiz bir film. Ve ben bu cirkin durumu yeni farkettim. Cok haklisiniz. Bu filmde acik bir sekilde Osmanliya saldiri var. Ee o yillardaki zihniyetten aksi beklenemezdi. Cok sukur su an Osmanlica ders olarak okutuluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gercekten.ya.ama ben farkediyodum.hocayi kaileye almiyolardı..ee bizde konuşmalar komik geliyodu hatta anlamadıgimiz icin..hani diyo kafiyesiz siir.mürsidin eline luverver :)) ben onu Münevver anliyodum..damda foytonla dolşır :)) vaybeee..

      Sil
  2. Sizde bir farkındalık oluşturduysam, ne mutlu bana Emel Hanım. Evet, dediğiniz gibi şu birkaç yıldır Osmanlıca seçmeli ders oldu ve kursları da açıldı. Artık çok insanlar tarafından öğreniliyor çok şükür. Mazilerine kayıtsız kalmıyor artık insanlarımız.

    YanıtlaSil
  3. İnsanlara sorun sorgulayin diye akıllı olmanın faziletini hatirlatmak isteyenler, bu ve bunun gibi durumların günün birinde sorgulanmasına tahammül edemiyor ve hakaretler ediyolar. Bilhassa ekşi sözlükteki ekşimiş beyinleri kast ediyorum

    YanıtlaSil
  4. Takdire değer bir paylaşım. Teşekkür ederiz

    YanıtlaSil